Haber sitemize bakarken bir fotoğrafa takıldı gözüm.
İki beyefendi, son derece zengin görünümlü mobilyalarla döşenmiş odada şık giysileri içerisinde poz vermişler.
Ortada geniş bir sehpa ve üzerinde çiçekler. Bir telefon, bir tv kumandası ve ortada ikramlıklar.
Haber başlığına ve bir cümlelik içeriğine bakarsanız, özelde 110 bin, genelde 410 bin, etki alanında milyonlarca insanı ilgilendiren konular görüşülmüş. “Görüşülmüş” bizim iyimser cümlemiz, işin aslında “iletilmiş”.
Fotoğraftan anladığımız; bu iletim, sözlü olarak yapılmış. Kağıtla, evrakla, dosyayla bir iletim olduğuna dair emareleri göremiyoruz.
Yüzbinlerce insanın hayatını ilgilendiren konularda, (Konuların ne olduğunu bilmiyoruz. Bir tek başlık bir konuya işaret ediyor, başkaca hangi sorunlar, talepler iletildi bunu haber içeriğinden anlayamadığımız gibi, iletimde bulunan bey efendinin de bu konuda bir açıklamasını okumadık) o sehpanın üzerinde daha önceden sorun ve taleplerin çalışıldığını, hazırlık yapıldığını gösteren bir a4 kağıdının dahi olmaması ilginç geliyor bize.
Bilmem siz de farkında mısınızdır, yüzbinlerce insan adına taleplerde bulunduğunu söyleyen takım elbiseli, şık giyimli kişilerin aynı fotoğraf karesinde sadece yer değiştirdiklerinin.
Değişen sadece isimler ama kare değişmiyor.
Görüşmeyi anlamlı kılacak ve bizler nezdinde umut oluşturacak; bir klasörün, bir dosyanın, bir a4 kağıdının dahi bu fotoğraf karesine girmeyi hak etmemesi; aslında gerçek manada sorunların, çözüm önerilerinin ve taleplerin çalışılmadığına, gerekli alanlarda yapılabilirlik çalışmaları ve projelendirmenin gerçekleştirilmediğine işaret ediyor.
Özetle; hazırlıksızlık, çalışmamışlık, konuları derinlemesine bilmiyor olmak gibi kelimeler düşüyor aklımıza…
Bu kelimeler de bize, “dostlar alışverişte görsün” deyimini getiriyor…
Artık yadırgamıyoruz bu görüntüleri. Hem alıştık hem de yapabilecekleri bu kadar, bundan fazlasını yapmalarını beklemek onlara zulüm olur. Ancak, yetkilendirilmiş ve bir takım işleri bizim adımıza görmesi için imkanlarla donatılmış olanların da yapılması gerekeni yapılması gereken zamanda yapılması gerektiği gibi yapmamaları da bize zulümdür.
Bize anlatılan bir anı ile bitirelim;
-Bakanla toplantı yapmaya gideceğiz, dedik ki;
“Abi bu konularda dosyalar hazırlayalım mı?
-Gerek yok hepsini biliyorum hallederim ben.”
Toplantı için bakanlığa gittik ama bir türlü kapısından giremiyoruz. Abim arka arkaya sigarasını içiyor. Biz sigaralarımızı içerken falanca il heyeti, filanca il heyeti kolları klasörler dolu olarak içeriye giriyorlar. Biz diyoruz ki; “Abi hadi girelim vaktimiz geliyor.”
Cevap; “Dur bi sigara daha içeyim.”
Abimin sigarası, toplantıdan daha önemli olmuştu. Ve biz klasörlerle giren illerin aksine ellerimiz bomboş girdik. Kısa bir tanışma, hal hatır, fotoğraf çekimi ve çıktık… İlimize dair ne bir konuyu konuştuk, ne sorun ve talep iletebildik. Kuru kuruya girdik çıktık. Ama fotoğrafı paylaşırken ‘Yozgat’ın sorunları ve talepleri x bakana iletildi’ başlığını da atmayı unutmadık…”
Yorumlar